Bingül Satıoğlu'nun kaleme aldığı "Ticaret Savaşlarında Yeni Perde: Yeşil Dönüşüm" konulu makale İtosam yayınlarında yerini aldı.
Haber Giriş Tarihi: 07.08.2024 16:25
Haber Güncellenme Tarihi: 07.08.2024 16:25
Kaynak:
Haber Merkezi
Bingül Satıoğlu bingul.satioglu@ito.org.tr
Değişen siyasi güç dengeleri, sosyal maliyet faturası kabarık ekonomik krizler ve giderek derinleşen jeopolitik riskler, ticari korumacılık önemlerini son birkaç yılda oldukça yaygın hale getirdi. “Eski dost” diyebileceğimiz bu korumacı politikalar, günümüz gelişmiş ülkelerinin kalkınma hikayelerinde baskın rol oynamıştı. ABD eski başkanı Donald Trump’ın Çin’e karşı başlatmış olduğu ve Biden yönetiminin sürdürdüğü ticaret savaşlarının da baş aktörü yine bu korumacı politikalar oldu. Geçtiğimiz mayıs ayında Biden yönetiminin Çin menşeli çiplere ve elektrikli araçlara yönelik aldığı tarife kararı, ticaret savaşlarında yeni bir perdeyi aralayarak iklim değişikliği ve yeşil dönüşüm konularını da sahneye taşıdı.
Biden yönetiminin almış olduğu kapsamlı tarife kararı sadece elektrikli araçlara uygulanacak gümrük vergisini 0’e çıkarmakla kalmıyor. Ayrıca güneş pillerine yönelik tarife oranını iki katına (%50) ve lityum-iyon elektrikli araç bataryalarına uygulanan tarifenin de %7,5’ten %25’e çıkarılmasını kapsıyor.
Başkanlık dönemi boyunca Çin’e milyarca dolarlık tarife uygulayan Donald Trump ve bunu devam ettiren halefi Biden da ticarete getirdiği kısıtlamaları şimdiye kadar ulusal güvenlik gerekçelerine dayandırıyordu. Çin’in askeri kullanımlara yönelik yapay zekâ teknolojisindeki ilerlemesine destek sağlayacak gelişmiş yarı-iletkenlere erişimi engellemek, bu eğilimlerin bir örneği. Ancak yeşil teknolojileri kapsayan son korumacılık önlemlerinin askeri/ulusal güvenlik endişeleri ile ilgili olmaktan ziyade, Çin’in bu sektörlerdeki ilerleyişinden kaynaklı olduğu söylenebilir. Zira ABD, Çinli şirketlerin devlet destekleri ile uluslararası pazarda önemli avantajlar elde ederek rekabeti zedelediğini açıkça dile getiriyor.
Çin ise önce Covid-19 sonrası emlak krizi ile gelen ekonomik sıkıntılarını toparlamak için çareyi yeşil teknoloji üretimine odaklanmakta bulmuşa benziyor. Pekin hükümetinin sadece ulusal değil aynı zamanda eyalet ve il düzeyinde belirlediği hedefler ile yatırımlar; emlak ve altyapıdan ziyade öncelikli olarak belirlenen “üç yeni” endüstriye: güneş enerjisine, elektrikli araçlara ve bataryalara doğru aktarılıyor. Geçen yıl temiz enerji sektörlerine yapılan yatırım miktarı, yıllık bazda %40 artarak 6,3 trilyon yuana (890 milyar dolar) ulaşmış durumda. Sektördeki liderliği gittikçe pekiştiren ülke, dünyadaki güneş paneli modüllerinin yaklaşık %80’ini, rüzgar tribünlerinin ve elektrikli araç bataryalarının da %60’ını üretiyor.
YEŞİL HAMLELER
Çin’in yeşil sanayi politikalarının diğer devlet destekli Ar&Ge ve inovasyon faaliyetlerinde olduğu gibi ekonomik büyümeye pozitif dışsallık sağladığı söylenebilir. Şirketler ve ülkeler arasındaki know-how ve sınırları aşan bilgi paylaşımı yeşil teknolojilerin gelişiminde önemli rol oynuyor. Yayılma etkisi (spillover effect) oluşturan bu iki etken, bu teknolojilerin daha hızlı ve etkili bir şekilde ilerlemesine katkıda bulunabilir. Sektörlerin desteklenmesini önemli kılan husus ise ekonomik büyümeye sağladıkları pozitif dışsallıktan ziyade iklim değişikliyle mücadeleye yapmış oldukları ciddi katkılardır.
Ekonomik büyümeden ödün vermeksizin karbonsuz bir ekonomiye geçişte elimizdeki en optimal seçenekler arasında yenilenebilir enerji kaynaklarına mümkün olan en kısa sürede yönelmek ve yeşil teknolojilerin adaptasyonunu sağlamak yer alıyor. Çinli üreticilerin kapasite artırmaları, üretimde ölçek ekonomisinden faydalanmaları ve bakır, nikel ve lityum gibi bazı madenlerin tedarikinde ve işlemesinde lider konumda olmaları, yenilenebilir enerji maliyetlerini küresel çapta düşüren en önemli etkenlerdir. Son on yıl içinde maliyetler güneş enerjisinde %80, açık deniz rüzgâr enerjisinde %73, kara rüzgâr enerjisinde %57 ve elektrikli bataryalarda %80 oranında azaldı. Bu maliyet düşüşü, özellikle iklim finansmanına erişimde zorluklar yaşayan gelişmekte olan ve yükselen piyasa ekonomileri için temiz enerjiye geçişte kilit bir öneme sahiptir.
Öte yandan, diğer ülkelerin de çeşitli sübvansiyon paketleri ile yeşil teknolojileri ve temiz enerjiyi desteklediği görülüyor. Örneğin, ABD’nin 2021 yılında açıkladığı ve “tarihinin en büyük iklim paketi” olan Enflasyonu Azaltma Yasası, Çin’in yeşil sanayi politikalarının Amerikan versiyonu olarak nitelendiriliyor. Yenilenebilir enerji ve yeşil sanayi geçişini kolaylaştırmayı ve aynı zamanda yerlileştirmeyi amaçlayan bu yasa, söz konusu sektörlere 1,2 trilyon dolarlık teşvik sağlama potansiyeli taşıyor. Benzer şekilde, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve uzantısı olan Avrupa Yeşil Mutabakatı Sanayi Planı da sağlanacak olan teşvikler ile karbonsuz bir kıtayı hedefliyor.
Güçlü hükümet teşvikleri, özel sektör yatırımlarının ivmelenmesi ve en önemlisi teknolojik ilerlemenin sağladığı pozitif dışsallıklar, bazı iklim bilimciler ve ünlü iş insanları arasında küresel ısınmayı makul sınırlarda tutma konusunda iyimserlik hali oluşturuyor. Ancak kapsamı ve derinliği giderek artan yeşil ticaret savaşlarının varlığını dikkate aldığımızda, bu konuda kesin kanıya varmak biraz zorlaşıyor. Zira ABD-Çin arasındaki ticaret savaşlarının küresel emisyonlarda artışa neden olabileceği tartışılan bir konu. Avrupa Birliği de beklendiği gibi ABD’den destek alarak kendi korumacılık önlemlerine yönelik harekete geçti ve Çin’in elektrikli araçlarına %38,1’e varan ek gümrük vergisini gündeme aldı. Bu maratona çok geçmeden Kanada da katıldı. Hamlelere karşılık olarak Çin, ABD’yi çoktan Dünya Ticaret Örgütü’ne şikâyet ederken aynı uygulamayı AB için de planlıyor.
Pekin yönetimi bir yandan da yeşil ticaret savaşlarındaki en büyük kozu olan kritik madde ve mineralleri devreye sokuyor. Çin, geçtiğimiz temmuz ayında ABD’nin getirmiş olduğu ek gümrük vergilerine tepki olarak galyum ve germanyum ihracatını sınırlanmıştı. Her ne kadar amaç, ABD’nin yarı-iletken üretimini engellemek olsa da bu iki kritik element güneş panellerinin üretiminde kritik rol oynuyor. Dünya Ekonomik Forumu’na göre, Çin halihazırda dünya çapında en büyük üçüncü lityum üreticisi ve lityum rafinasyon kapasitesinin de %60’ını elinde bulunduruyor. Elektrikli araçlarda lityum-iyon bataryalara talep arttıkça -ki Ulusal Enerji Ajansına göre bir senede %65 artış yaşanmış- Çin’in lityum çıkarma ve rafinasyon konusundaki hakimiyeti giderek önem kazanacağa benziyor. Benzer şekilde, lityum-iyon bataryanın üretiminde yer alan grafit anotun küresel çapta üretiminin %97’si de Çin’den sağlanıyor.
ALTERNATİFLERİ ARAMAK
Çin’in kritik minerallerdeki gücü son derece sağlamken yeşil ticaret savaşlarının şiddetlenmesi durumunda kendi korumacılık önlemlerinin derecesini arttırması da muhtemel. Bu da yeşil ticaret savaşının ateşini daha da harlayabilir. Böylesi bir senaryo, küresel tedarik zincirlerinin yeniden yapılandırılmasına yol açarak başlangıçta maliyetlerin artmasına ve verimliliğin düşmesine neden olabilir. Daha da önemlisi karbonsuz bir ekonomiye geçiş için gerekli olan teknolojilere erişim zorlaşabilir ve özellikle gelişmekte olan ülkelerin teknolojilere erişimi sınırlanabilir.
Bu durum aşılması imkansız bir engel değil; ülkelerin başvurabileceği çeşitli alternatif politikalar da mevcut. Yeşil teknolojilerin ve kritik minerallerin üretimi için devlet sübvansiyonlarının devamı seçeneklerin ilki. Ayrıca üretici firmalar bu destekler ile başlangıç aşamasında artan maliyetlere katlanarak tedarik zincirlerini çeşitlendirmeye yönelebilirler. ABD’nin grafit anot üretimini üstlenmesi veya ithalatında Kanada ve Mozambik gibi alternatif kaynakları değerlendirmesi bu duruma örnek teşkil ediyor.
İkinci seçenek olarak, tedarik zincirlerini müttefik ülkelerle geliştirmeyi öngören “friendshoring” ya da coğrafi olarak daha yakın ülkelere yönelmeyi içeren “nearshoring” seçenekleri de ABD ve AB’nin gündeminde yer alabilir. Bu iki strateji, ekonomik entegrasyonu sınırlandırıcı bir etki uyandırsa da yine de ülkeler arası bilgi paylaşımı ve yayılma etkisini sürdürme potansiyeline sahip. Ayrıca maliyetler Çin seviyelerinde olmasa bile nispeten düşük tutulabilir. Küresel tedarik zincirlerine esneklik kazandırma aynı zamanda yeşil teknoloji ürünlerinde de bolluğa ve çeşitliliğe sebebiyet vererek karbonsuz bir ekonomiye geçişi destekleyebilir.
Özellikle Avrupa Birliği, elektrikli araç üretimini kendi sınırları içerisinde sürdürmeye çalışırken yüksek enerji, hammadde ve işçilik maliyetleriyle karşı karşıya kalabilir. Maliyet baskısı altındaki ülkeler, üretim sürecindeki boşlukları doldurmak için başta Türkiye olmak üzere diğer gelişmekte olan ülkelere yönelebilirler. Böylelikle gelişmekte olan ülkeler için yeşil teknolojiler alanında önemli fırsatlar belirebilir ve küresel tedarik zincirine giderek daha güçlü bir şekilde entegre olabilirler. Üretim süreçlerinin kaymasıyla gelen doğrudan yatırımlar da bu ülkelere yeşil dönüşüm için gerekli finansmanı en azından başlangıç aşamasında sağlayabilir. Ancak unutulmamalıdır ki AB’nin sıkı çevresel regülasyonları ve ticaret ortaklarından da bu kriterlere uymasını talep etmesi (örneğin, AB Ormansızlaşma Kriterleri, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması) gelişmekte olan ülkelerin çevresel politikalarını ve düzenlemelerini güncellemesini zorunlu kılabilir. AB’nin en önemli ticaret ortaklarından biri olan ve bu düzenlemelerden doğrudan etkilenen Türkiye, ekonomik büyüme ile çevresel faktörleri dengeleme gerekliliğinin bilincinde olarak ihtiyatlı bir yaklaşım benimsemelidir. Bir yandan sektörel bazda oluşturulan rekabet alanlarını koruyup geliştirirken yeşil dönüşüm için mevcut ve potansiyel avantajlar da etkin bir şekilde değerlendirilmelidir. Ayrıca, yeşil dönüşümde ülkeye özgü zaman çizelgesi ve kalkınma öncelikleri doğrultusunda, gelişmekte olan bir ülke olarak sorumluluklarımızın farkında olarak gerekli çevresel kriterler uygulanmalıdır.
Sonuç olarak ABD’deki seçim yarışı kızıştıkça iç politikadaki denge unsurlarına bağlı olarak sanayi ve tekno-milliyetçilik ekseninde ilerleyen yeşil ticaret savaşlarının şiddetlenmesi olası görünüyor. Biden yönetiminin amacı, sadece yeşil sanayide Çin’e olan bağımlılığı azaltmak ya da kesmek değil, aynı zamanda yeni istihdam olanakları sağlamak ve Amerikan sanayisini güçlendirmektir. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde yeşil sanayiye yönelik stratejik hamlelerin yoğunlaşması ve yeni tarifelerin gündeme gelmesi beklenebilir. İki ülke arasında başlamış olan yeşil ticaret savaşı iklim değişikliği ile mücadeleyi olumsuz etkileme potansiyeline sahip. Özellikle Avrupa Birliği ve diğer ülkelerin de bu sürece dahil olması durumu daha da karmaşık hale getirebilir ve küresel hedeflerin sekteye uğramasına neden olabilir. Bu bağlamda, ülkeler özel sektörün yatırımlarını ivmelendirecek, piyasa dengesizliklerini önleyebilecek yeşil devlet sübvansiyonlarına açık olmalı ve birbirlerini şikayet ederek bunu “sübvansiyon savaşlarına” döndürmemelidirler. Öte yandan uluslararası iş birliği, yeşil teknolojilere yönelik Ar&Ge faaliyetlerini hızlandırabilir ve bu teknolojilere erişimi artırabilir. Ülkeler arası koordinasyonun ve adil sorumluluk paylaşımının, iklim değişikliği ile mücadeleye etkin çözümler sunarak sürdürülebilir gelecek inşasına yardımcı olacak en iyi seçenek olduğu unutulmamalıdır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ticaret savaşlarında yeni perde: Yeşil Dönüşüm
Bingül Satıoğlu'nun kaleme aldığı "Ticaret Savaşlarında Yeni Perde: Yeşil Dönüşüm" konulu makale İtosam yayınlarında yerini aldı.
Bingül Satıoğlu bingul.satioglu@ito.org.tr
Değişen siyasi güç dengeleri, sosyal maliyet faturası kabarık ekonomik krizler ve giderek derinleşen jeopolitik riskler, ticari korumacılık önemlerini son birkaç yılda oldukça yaygın hale getirdi. “Eski dost” diyebileceğimiz bu korumacı politikalar, günümüz gelişmiş ülkelerinin kalkınma hikayelerinde baskın rol oynamıştı. ABD eski başkanı Donald Trump’ın Çin’e karşı başlatmış olduğu ve Biden yönetiminin sürdürdüğü ticaret savaşlarının da baş aktörü yine bu korumacı politikalar oldu. Geçtiğimiz mayıs ayında Biden yönetiminin Çin menşeli çiplere ve elektrikli araçlara yönelik aldığı tarife kararı, ticaret savaşlarında yeni bir perdeyi aralayarak iklim değişikliği ve yeşil dönüşüm konularını da sahneye taşıdı.
Biden yönetiminin almış olduğu kapsamlı tarife kararı sadece elektrikli araçlara uygulanacak gümrük vergisini 0’e çıkarmakla kalmıyor. Ayrıca güneş pillerine yönelik tarife oranını iki katına (%50) ve lityum-iyon elektrikli araç bataryalarına uygulanan tarifenin de %7,5’ten %25’e çıkarılmasını kapsıyor.
Başkanlık dönemi boyunca Çin’e milyarca dolarlık tarife uygulayan Donald Trump ve bunu devam ettiren halefi Biden da ticarete getirdiği kısıtlamaları şimdiye kadar ulusal güvenlik gerekçelerine dayandırıyordu. Çin’in askeri kullanımlara yönelik yapay zekâ teknolojisindeki ilerlemesine destek sağlayacak gelişmiş yarı-iletkenlere erişimi engellemek, bu eğilimlerin bir örneği. Ancak yeşil teknolojileri kapsayan son korumacılık önlemlerinin askeri/ulusal güvenlik endişeleri ile ilgili olmaktan ziyade, Çin’in bu sektörlerdeki ilerleyişinden kaynaklı olduğu söylenebilir. Zira ABD, Çinli şirketlerin devlet destekleri ile uluslararası pazarda önemli avantajlar elde ederek rekabeti zedelediğini açıkça dile getiriyor.
Çin ise önce Covid-19 sonrası emlak krizi ile gelen ekonomik sıkıntılarını toparlamak için çareyi yeşil teknoloji üretimine odaklanmakta bulmuşa benziyor. Pekin hükümetinin sadece ulusal değil aynı zamanda eyalet ve il düzeyinde belirlediği hedefler ile yatırımlar; emlak ve altyapıdan ziyade öncelikli olarak belirlenen “üç yeni” endüstriye: güneş enerjisine, elektrikli araçlara ve bataryalara doğru aktarılıyor. Geçen yıl temiz enerji sektörlerine yapılan yatırım miktarı, yıllık bazda %40 artarak 6,3 trilyon yuana (890 milyar dolar) ulaşmış durumda. Sektördeki liderliği gittikçe pekiştiren ülke, dünyadaki güneş paneli modüllerinin yaklaşık %80’ini, rüzgar tribünlerinin ve elektrikli araç bataryalarının da %60’ını üretiyor.
YEŞİL HAMLELER
Çin’in yeşil sanayi politikalarının diğer devlet destekli Ar&Ge ve inovasyon faaliyetlerinde olduğu gibi ekonomik büyümeye pozitif dışsallık sağladığı söylenebilir. Şirketler ve ülkeler arasındaki know-how ve sınırları aşan bilgi paylaşımı yeşil teknolojilerin gelişiminde önemli rol oynuyor. Yayılma etkisi (spillover effect) oluşturan bu iki etken, bu teknolojilerin daha hızlı ve etkili bir şekilde ilerlemesine katkıda bulunabilir. Sektörlerin desteklenmesini önemli kılan husus ise ekonomik büyümeye sağladıkları pozitif dışsallıktan ziyade iklim değişikliyle mücadeleye yapmış oldukları ciddi katkılardır.
Ekonomik büyümeden ödün vermeksizin karbonsuz bir ekonomiye geçişte elimizdeki en optimal seçenekler arasında yenilenebilir enerji kaynaklarına mümkün olan en kısa sürede yönelmek ve yeşil teknolojilerin adaptasyonunu sağlamak yer alıyor. Çinli üreticilerin kapasite artırmaları, üretimde ölçek ekonomisinden faydalanmaları ve bakır, nikel ve lityum gibi bazı madenlerin tedarikinde ve işlemesinde lider konumda olmaları, yenilenebilir enerji maliyetlerini küresel çapta düşüren en önemli etkenlerdir. Son on yıl içinde maliyetler güneş enerjisinde %80, açık deniz rüzgâr enerjisinde %73, kara rüzgâr enerjisinde %57 ve elektrikli bataryalarda %80 oranında azaldı. Bu maliyet düşüşü, özellikle iklim finansmanına erişimde zorluklar yaşayan gelişmekte olan ve yükselen piyasa ekonomileri için temiz enerjiye geçişte kilit bir öneme sahiptir.
Öte yandan, diğer ülkelerin de çeşitli sübvansiyon paketleri ile yeşil teknolojileri ve temiz enerjiyi desteklediği görülüyor. Örneğin, ABD’nin 2021 yılında açıkladığı ve “tarihinin en büyük iklim paketi” olan Enflasyonu Azaltma Yasası, Çin’in yeşil sanayi politikalarının Amerikan versiyonu olarak nitelendiriliyor. Yenilenebilir enerji ve yeşil sanayi geçişini kolaylaştırmayı ve aynı zamanda yerlileştirmeyi amaçlayan bu yasa, söz konusu sektörlere 1,2 trilyon dolarlık teşvik sağlama potansiyeli taşıyor. Benzer şekilde, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve uzantısı olan Avrupa Yeşil Mutabakatı Sanayi Planı da sağlanacak olan teşvikler ile karbonsuz bir kıtayı hedefliyor.
Güçlü hükümet teşvikleri, özel sektör yatırımlarının ivmelenmesi ve en önemlisi teknolojik ilerlemenin sağladığı pozitif dışsallıklar, bazı iklim bilimciler ve ünlü iş insanları arasında küresel ısınmayı makul sınırlarda tutma konusunda iyimserlik hali oluşturuyor. Ancak kapsamı ve derinliği giderek artan yeşil ticaret savaşlarının varlığını dikkate aldığımızda, bu konuda kesin kanıya varmak biraz zorlaşıyor. Zira ABD-Çin arasındaki ticaret savaşlarının küresel emisyonlarda artışa neden olabileceği tartışılan bir konu. Avrupa Birliği de beklendiği gibi ABD’den destek alarak kendi korumacılık önlemlerine yönelik harekete geçti ve Çin’in elektrikli araçlarına %38,1’e varan ek gümrük vergisini gündeme aldı. Bu maratona çok geçmeden Kanada da katıldı. Hamlelere karşılık olarak Çin, ABD’yi çoktan Dünya Ticaret Örgütü’ne şikâyet ederken aynı uygulamayı AB için de planlıyor.
Pekin yönetimi bir yandan da yeşil ticaret savaşlarındaki en büyük kozu olan kritik madde ve mineralleri devreye sokuyor. Çin, geçtiğimiz temmuz ayında ABD’nin getirmiş olduğu ek gümrük vergilerine tepki olarak galyum ve germanyum ihracatını sınırlanmıştı. Her ne kadar amaç, ABD’nin yarı-iletken üretimini engellemek olsa da bu iki kritik element güneş panellerinin üretiminde kritik rol oynuyor. Dünya Ekonomik Forumu’na göre, Çin halihazırda dünya çapında en büyük üçüncü lityum üreticisi ve lityum rafinasyon kapasitesinin de %60’ını elinde bulunduruyor. Elektrikli araçlarda lityum-iyon bataryalara talep arttıkça -ki Ulusal Enerji Ajansına göre bir senede %65 artış yaşanmış- Çin’in lityum çıkarma ve rafinasyon konusundaki hakimiyeti giderek önem kazanacağa benziyor. Benzer şekilde, lityum-iyon bataryanın üretiminde yer alan grafit anotun küresel çapta üretiminin %97’si de Çin’den sağlanıyor.
ALTERNATİFLERİ ARAMAK
Çin’in kritik minerallerdeki gücü son derece sağlamken yeşil ticaret savaşlarının şiddetlenmesi durumunda kendi korumacılık önlemlerinin derecesini arttırması da muhtemel. Bu da yeşil ticaret savaşının ateşini daha da harlayabilir. Böylesi bir senaryo, küresel tedarik zincirlerinin yeniden yapılandırılmasına yol açarak başlangıçta maliyetlerin artmasına ve verimliliğin düşmesine neden olabilir. Daha da önemlisi karbonsuz bir ekonomiye geçiş için gerekli olan teknolojilere erişim zorlaşabilir ve özellikle gelişmekte olan ülkelerin teknolojilere erişimi sınırlanabilir.
Bu durum aşılması imkansız bir engel değil; ülkelerin başvurabileceği çeşitli alternatif politikalar da mevcut. Yeşil teknolojilerin ve kritik minerallerin üretimi için devlet sübvansiyonlarının devamı seçeneklerin ilki. Ayrıca üretici firmalar bu destekler ile başlangıç aşamasında artan maliyetlere katlanarak tedarik zincirlerini çeşitlendirmeye yönelebilirler. ABD’nin grafit anot üretimini üstlenmesi veya ithalatında Kanada ve Mozambik gibi alternatif kaynakları değerlendirmesi bu duruma örnek teşkil ediyor.
İkinci seçenek olarak, tedarik zincirlerini müttefik ülkelerle geliştirmeyi öngören “friendshoring” ya da coğrafi olarak daha yakın ülkelere yönelmeyi içeren “nearshoring” seçenekleri de ABD ve AB’nin gündeminde yer alabilir. Bu iki strateji, ekonomik entegrasyonu sınırlandırıcı bir etki uyandırsa da yine de ülkeler arası bilgi paylaşımı ve yayılma etkisini sürdürme potansiyeline sahip. Ayrıca maliyetler Çin seviyelerinde olmasa bile nispeten düşük tutulabilir. Küresel tedarik zincirlerine esneklik kazandırma aynı zamanda yeşil teknoloji ürünlerinde de bolluğa ve çeşitliliğe sebebiyet vererek karbonsuz bir ekonomiye geçişi destekleyebilir.
Özellikle Avrupa Birliği, elektrikli araç üretimini kendi sınırları içerisinde sürdürmeye çalışırken yüksek enerji, hammadde ve işçilik maliyetleriyle karşı karşıya kalabilir. Maliyet baskısı altındaki ülkeler, üretim sürecindeki boşlukları doldurmak için başta Türkiye olmak üzere diğer gelişmekte olan ülkelere yönelebilirler. Böylelikle gelişmekte olan ülkeler için yeşil teknolojiler alanında önemli fırsatlar belirebilir ve küresel tedarik zincirine giderek daha güçlü bir şekilde entegre olabilirler. Üretim süreçlerinin kaymasıyla gelen doğrudan yatırımlar da bu ülkelere yeşil dönüşüm için gerekli finansmanı en azından başlangıç aşamasında sağlayabilir. Ancak unutulmamalıdır ki AB’nin sıkı çevresel regülasyonları ve ticaret ortaklarından da bu kriterlere uymasını talep etmesi (örneğin, AB Ormansızlaşma Kriterleri, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması) gelişmekte olan ülkelerin çevresel politikalarını ve düzenlemelerini güncellemesini zorunlu kılabilir. AB’nin en önemli ticaret ortaklarından biri olan ve bu düzenlemelerden doğrudan etkilenen Türkiye, ekonomik büyüme ile çevresel faktörleri dengeleme gerekliliğinin bilincinde olarak ihtiyatlı bir yaklaşım benimsemelidir. Bir yandan sektörel bazda oluşturulan rekabet alanlarını koruyup geliştirirken yeşil dönüşüm için mevcut ve potansiyel avantajlar da etkin bir şekilde değerlendirilmelidir. Ayrıca, yeşil dönüşümde ülkeye özgü zaman çizelgesi ve kalkınma öncelikleri doğrultusunda, gelişmekte olan bir ülke olarak sorumluluklarımızın farkında olarak gerekli çevresel kriterler uygulanmalıdır.
Sonuç olarak ABD’deki seçim yarışı kızıştıkça iç politikadaki denge unsurlarına bağlı olarak sanayi ve tekno-milliyetçilik ekseninde ilerleyen yeşil ticaret savaşlarının şiddetlenmesi olası görünüyor. Biden yönetiminin amacı, sadece yeşil sanayide Çin’e olan bağımlılığı azaltmak ya da kesmek değil, aynı zamanda yeni istihdam olanakları sağlamak ve Amerikan sanayisini güçlendirmektir. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde yeşil sanayiye yönelik stratejik hamlelerin yoğunlaşması ve yeni tarifelerin gündeme gelmesi beklenebilir. İki ülke arasında başlamış olan yeşil ticaret savaşı iklim değişikliği ile mücadeleyi olumsuz etkileme potansiyeline sahip. Özellikle Avrupa Birliği ve diğer ülkelerin de bu sürece dahil olması durumu daha da karmaşık hale getirebilir ve küresel hedeflerin sekteye uğramasına neden olabilir. Bu bağlamda, ülkeler özel sektörün yatırımlarını ivmelendirecek, piyasa dengesizliklerini önleyebilecek yeşil devlet sübvansiyonlarına açık olmalı ve birbirlerini şikayet ederek bunu “sübvansiyon savaşlarına” döndürmemelidirler. Öte yandan uluslararası iş birliği, yeşil teknolojilere yönelik Ar&Ge faaliyetlerini hızlandırabilir ve bu teknolojilere erişimi artırabilir. Ülkeler arası koordinasyonun ve adil sorumluluk paylaşımının, iklim değişikliği ile mücadeleye etkin çözümler sunarak sürdürülebilir gelecek inşasına yardımcı olacak en iyi seçenek olduğu unutulmamalıdır.
Haftanın popüler haberleri
Tüketiciyi aldatan şirketler cezalandırılıyor
Tüketiciyi aldatan reklamlara yılın 11 ayında yaklaşık 224 milyon lira ceza verildi.
Lothbrog/Akıncıoğlu: 5 yılda 1000 makine satışıyla rekora imza attık
Lothbrog Makine 5. yılını kutladı. Lothbrog Makine Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Akıncıoğlu şirketlerinin başarısının mutluluğunu çalışanlarıyla kutladı.
En fazla Ar-Ge harcaması özel sektör tarafından yapıldı
2023 yılı Araştırma-Geliştirme Faaliyetleri Araştırması TÜİK tarafından açıklandı.
Üsküdar Üniversitesi, G20 Neuroscience'de Türkiye’yi temsil etti
Üsküdar Üniversitesi, G20 Neuroscience20 Zirvesi’nde Türkiye’yi temsil etti.
Bidustry'e üç dil seçeneği daha eklendi
Endüstriyel ürün satıcıları ve alıcıları için B2B pazaryeri girişimi olan Bidustry, web sitesine Almanca, Fransızca ve İspanyolca dil seçeneğini ekledi.
Irak'a ihracatta hedef 18 milyar dolar
TİM Başkanı Mustafa Gültepe: Irak'a ihracatta hedef 18 milyar dolar
Çin'in benzin ihracatı Nisan'dan bu yana geriledi
Çin'in benzin ihracatı Nisan ayından bu yana en düşük düzeye geriledi.
Kron, DMO e-satış platformuna dahil oldu
Kron Teknoloji, Devlet Malzeme Ofisi e-satış platformuna dahil olduğunu duyurdu.
FYZoo, tüm öğretmenlere kapılarını ücretsiz olarak açıyor
Faruk Yalçın Hayvanat Bahçesi ve Botanik Parkı (FYZoo), 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde kapılarını öğretmenlere ücretsiz açacak.
Menarini Türkiye M-Future Uzun Dönem Staj Programı başladı
Menarini Türkiye, M-Future Uzun Dönem Staj Programı ile genç yeteneklerin kariyer hayallerine ulaşmalarına destek olmayı sürdürüyor.
Çolakoğlu Metalurji'den Dilovası amatör spor kulüplerine destek
Çolakoğlu Metalurji, gençlik ve spor alanında desteğe imza attı. Dilovası Amatör Spor Kulüpleri Malzeme Desteği Dağıtım Töreni, geniş katılımla gerçekleşti.
İlkay Yıldırım: Kadın girişimciler topluma ilham verir
Burpol Polimer Genel Müdürü İlkay Yıldırım, 19 Kasım Dünya Kadın Girişimciler Günü nedeniyle Kadın ve Girişimcilik konularında açıklamalarda bulundu.
İMA, moda ve hazır giyimde yapay zeka danışmanlığı veriyor
İstanbul Moda Akademisi, moda ve hazır giyimde yapay zeka danışmanlık hizmeti veriyor.
Modada Dijital Dönüşüm Eğitimleri İstanbul Moda Akademisinde başlıyor
Moda Endüstrisinde Dijital Dönüşüm Eğitimleri İstanbul Moda Akademisinde başlıyor.
Ankara Sanayi Odası 61. kuruluş yıl dönümünü kutladı
Ankara Sanayi Odası, kuruluşunun 61. yıl dönümünü ASO Üyelerinin buluştuğu bir etkinlikle kutladı.
TP Petrol'ün kontrolü Zeren Group'a devredildi
Rekabet Kurulu, TP Petrol Dağıtım AŞ'nin tek kontrolünün Altınbaş Petrol ve Ticaret AŞ aracılığıyla Zeren Group Yatırım AŞ tarafından devralınması işlemine izin verdi.
Hepsiburada'nın kontrolünü Joint Stock Company devraldı
Rekabet Kurulu, bazı devralma başvurularını sonuçlandırdı.
ESK: Et fiyatlarının artacağına dair spekülatif iddialara itibar etmeyin
Et ve Süt Kurumu, kırmızı ette fahiş fiyat artışına neden olacak herhangi bir durum söz konusu olmadığını duyurdu.
Küresel havacılık şirketi Boeing 2 bin çalışanını işten çıkaracak
Boeing'in, iş gücünü yüzde 10 azaltma planı kapsamında 2 bini aşkın çalışanını işten çıkaracağı bildirildi.
Yeni 50 ve 5 TL'lık banknotlar tedavüle çıkıyor
Yeni banknotlarda Başkan Fatih Karahan, Başkan Yardımcıları Osman Cevdet Akçay ve Hatice Karahan'ın imzaları olacak.
Kadın, genç girişimci ve KOBİ'lere SoGreen desteği
400 milyon dolar bütçeli “Sosyal Olarak Kapsayıcı Yeşil Geçiş (SoGreen) Projesi” ile kadın, genç girişimci ve KOBİ'lerin yeşil dönüşüm çalışmaları desteklenecek.
Palandöken'den uyarı: Efsane Kasım değil efsane pazarlama taktiği
TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Kasım ayının başlamasıyla birlikte yanıltıcı indirim kampanyalarının hızla çoğaldığına dikkati çekti.
TOBB Nizip Ortaokulu törenle eğitime başladı
Nizip TOBB Ortaokulu hizmete açıldı.
Gaziantep'in en büyük şirketleri ödüllendirildi
Gaziantep Sanayi Odasının düzenlediği törende Gaziantep'in Yıldızları Ödüllerini aldı.
Elektrikli araç satış sonrası hizmetlerin insan kaynağına ihtiyacı var
Elektrikli Araç Şarj Teknolojisi ve Ekipmanları Fuarı ve Konferansı EV Charge Show, İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan G20'de dünyaya seslendi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brezilya'daki G20 Liderler Zirvesi kapsamında "Sosyal Kapsayıcılık ile Açlık ve Yoksullukla Mücadele" oturumunda konuştu.
Eski ehliyetlerin yenilenmesinde son tarih 31 Temmuz'a uzatıldı
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya: Eski tip sürücü belgelerinin yenilenmesi için süre 31 Temmuz 2025 tarihine kadar uzatıldı.
Trendyol'a yeni transfer: Sinan Cem Şahin
Sinan Cem Şahin, Trendyol’a transfer oldu!
Pelin Erkıralp, Kiğılı Pazarlama Direktörü olarak atandı
Kiğılı, pazarlama direktörlüğü görevini Pelin Erkıralp’a emanet etti.
Hyundai Motor'da Jaehoon Chang, Jose Munoz ve Sung Kim'e yeni görev
Hyundai Motor grubunda üst düzey yönetici atamaları yapıldı.
Take Off İstanbul, 11-12 Aralık tarihlerinde gerçekleşecek
Dünyanın parlayan girişimleri, İstanbul Fuar Merkezinde düzenlenecek Take Off İstanbul etkinliğinde buluşuyor.
Travel Türkiye İzmir Fuarı 5 Aralık'ta başlıyor
TTI Fuarı 5-7 Aralık 2024 tarihlerinde Fuar İzmir'de düzenleniyor.
ASML'e göre yapay zeka talebi 2030'a kadar büyümeye devam edecek
ASML, yapay zeka talebinin 2030'a kadar büyümeye devam edeceğini öngörüyor.
Meksika Ekonomi Bakanı Ebrard, rekor yabancı yatırımcı bekliyor
Meksika Ekonomi Bakanı bu yıl rekor düzeyde doğrudan yabancı yatırım öngörüyor.
Hatırlatma: Gelir ve Kurum GV beyanname son günü 22 Kasım
18 Kasım'da son olan gelir ve kurum geçici vergi beyannamelerinin verilme ile ödeme süreleri 22 Kasım gün sonuna kadar uzatıldı.
BYD, üç yıl içinde Türkiye'deki ilk üç markadan biri olmak istiyor
BYD Türkiye, Türkiye'de satışa sunacağı 4 modelini tanıttı. BYD Türkiye Genel Müdürü İsmail Ergun, yeni modellerin satışına kasım sonunda başlayacaklarını söyledi.
Hiçbir bakanın veya idarenin vergi borcunu silme yetkisi yok
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek: Türk vergi hukukunda, hiçbir bakanın veya idarenin, vergi borcunu silme yetkisi yok.
Ekim'de 575 firmaya Dahilde İşleme İzin Belgesi verildi
Ticaret Bakanlığı ekimde 575 firmaya dahilde işleme izin belgesi verdi.
E-ticaret sektörü kargo sektörünü de canlandırıyor
Alışverişte kampanya dönemlerinde artan siparişlerle sektör işlem hacmi ortalama yüzde 30 arttı.
OSB'lerde bu ay 233 yeni yatırım için yer tahsisi talep edildi
Organize Sanayi Bölgelerinde (OSB) bu ay 13 günde 233 yeni yatırım için yer tahsisi talebi oldu.