Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Ümitsizlik yok, ümitsiz insanlar var”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Ümitsizlik yok, ümitsiz insanlar var”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Üsküdar Üniversitesi, Risale-i Nur Enstitüsü ve Şekercihan Derneği iş birliğinde düzenlenen “İnanç Psikolojisi” başlıklı seminere katıldı.
Haber Giriş Tarihi: 12.12.2024 21:04
Haber Güncellenme Tarihi: 12.12.2024 21:09
Kaynak:
Haber Merkezi
Üsküdar Üniversitesi, Risale-i Nur Enstitüsü ve Şekercihan Derneği’nin düzenlediği “İnanç Psikolojisi” semineri, Çarşı Yerleşke Emir Nebi Konferans Salonunda gerçekleşti.
“Sadece madde boyutuna değil, anlam boyutuna da bakmak…”
Materyalizm yerine maneviyat odaklı anlayışın önemine dikkat çeken Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Eskiden dünya merkezde duruyor, güneş onun etrafında dönüyor sanılıyordu. Daha sonra anlaşıldı ki dünya, güneşin etrafında dönüyor. Bu bilimdeki perspektif değişikliğiydi. Ancak burada bahsedilen değişiklik bundan daha önemli, materyalizm yerine maneviyat. Materyalizm merkezli bir evren anlayışı yerine, maneviyat eksenli, yani anlam eksenli bir bakış açısı. Maneviyat kelimesi, manadan türemiştir. Mana, anlam demektir maneviyat ise anlamcılık veya anlamsallık demektir. Bu da bir şeyin sadece madde boyutuna değil, anlam boyutuna da bakmak demektir. Şu anda materyalizm, manayı ismiyle ele alan bir bilim anlayışını temsil ediyor. Oysa anlam bilimleri, manayı harfiyle ele alır. Gelişmiş ülkelerdeki birçok bilimsel bakış bunun farkına vardı…” ifadelerini kullandı.
“Bu paradigmada bir dönüşüm yaşanıyor”
Maslow’un İhtiyaçlar Piramidinden örnek veren Tarhan; “Klasik yaklaşımda, insanın en yüksek ihtiyacı kendini gerçekleştirme olarak belirlenmiştir. Piramitte en altta, fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyacı, ait olma ve sevilme ihtiyaçları bulunur. Ardından zihinsel gelişim, estetik ihtiyaçlar ve kendini gerçekleştirme yer alır. Ancak Maslow hayatının son dönemlerinde 1970'lerde bu piramide yeni bir ihtiyaç eklemiş ve bunu ‘self-transcendence’ yani ‘kendini aşma’ olarak tanımlamıştır. Bu manevi ihtiyaçlar ve başkalarına yardım etme gereksinimini ifade ediyor ve Maslow, bunları insanın psikososyal ihtiyaçlar hiyerarşisinin en tepesine yerleştirmiş. Bu görüş 2017’de bir makalede yayımlandı. Ancak kapitalist sistem, kendini gerçekleştirmeyi küresel rekabet ve narsisizmi teşvik ederek bencilliği ön plana çıkarıyor. Nietzsche de başkalarına yardım etmenin sadaka kültürüyle ilişkilendirildiğini ve bunun işletme maliyetlerini artıracağını söylüyor. Nietzsche, alçakgönüllülüğün gelişmemişlik olduğunu iddia eder. Bu görüş, materyalizmin felsefi temel taşlarından biri olmuştur. Bu paradigmada bir dönüşüm yaşanıyor.” şeklinde konuştu.
Hakikate götüren yollar nelerdir?
Hakikate giden yollardan bahseden Tarhan; “İnanç türleri çok çeşitlidir. Herkesin bir inancı vardır ve hakikate giden yollardan biri de inançtır. Ancak inançlar arasında mitolojik olanlar da vardır. Bu inançlar gerçekte var olup olmamasına bakılmaksızın insanların kabul ettiği inançlardır. Bir diğer tür ise somut inançlardır; bu tür inançlar, beş duyumuzla ilişkilidir ve örneğin bir kişi ‘bilime inanıyorum’ dediğinde, bu somut bir inançtır. Çünkü bilim, ispatlama ve kanıtlama ile ilgilidir. Ahlaki inançlar ise ahlâken doğru olduğuna inanılan, fakat gerçekliği sorgulanmayan inançlardır. Bu tür inançlar, insanın ahlaki olma ihtiyacından doğar ve gerekçesi genellikle aranmaz. Geleneksel öğretilerde de yer alır. Bir de rasyonel inançlar vardır, bunlar soyut bir varlığın ve deneysel gerçekliğin var olduğuna inanmak için mantık, muhakeme ve akıl yürütme kurallarına dayanır. Tevhid inancı buna örnektir. Yani evrende bir yaratıcı varsa, akıl yürütme ile bulunabilecek en uygun inançtır. Diğer inançlar akla daha az uygundur. Örneğin doğa panteizmi akla uygun değildir. Özellikle kuantumdan sonra hiç mümkün değil. Peki, hakikate götüren yollar nelerdir? Bunlar arasında deney ve gözlem, akıl yürütme yöntemleri ve bilimsel metodoloji bulunur. Deney ve gözlem, bilimsel bir yaklaşımın temelidir ancak sadece bir yoludur. Diğer yöntemler arasında dedüksiyon, indüksiyon, analoji ve abdüksiyon gibi akıl yürütme yöntemleri de vardır. Mesela, teorik fizik bu yöntemlerle ortaya çıkmıştır.” dedi.
“Rasyonel inançla Allah’ın varlığını ve ahiretin olduğunu bulabiliyoruz”
Rasyonel inanca sahip olanların Allah’ı bulabildiğini söyleyen Tarhan; “Rasyonel sezgi kiplik mantığıyla ilgili bir olasılık mantığıdır, buna modalite mantığı diyorlar. Yani bir şeyin nasıl olduğu ile ilgili üç farklı evren var; vaki evren, mümkün evren ve muhtemel evren. Vaki evren şu anda yaşadığımız evren. Mümkün evren mesela burada deprem olma ihtimali var mı? Evet, mümkün ama muhtemel değil. Çünkü birkaç gün önce bir deprem olmuş olsaydı, şimdi burada duramazdık, dışarıda çadırda olurduk. Bu kiplik mantığına göre vaki evren, mümkün evren ve muhtemel evren diye üç farklı evren kategorisi var. Meteoroloji de bu kiplik mantığına dayanarak tahminlerde bulunur ve hesaplamalar yapar. Bu mantık matematiksel olarak hesaplanabilir. Rasyonel mantıkta ise Fuzzy mantığı var, bu da yapay zekanın kullandığı mantık. Fuzzy mantığı, kiplik mantığının hesaplanmış halidir yani buna bulanık mantık diyorlar. Yapay zekâ da bu mantıkla çalışıyor. Klasik Newton fiziği siyah-beyaz, evet ya da hayır derken, fuzzy mantığıyla çalışan kuantum fiziği ‘soğuk’ ve ‘sıcak’ demiyor az sıcak, az soğuk gibi dereceli şeyler var diyor ve bu hesaplamaları yapıyor. Aynı şekilde biz de rasyonel inançla Allah’ın varlığını ve ahiretin olduğunu bulabiliyoruz. Risale-i Nur eserlerine baktığınızda, evrim gibi konularda, ‘Evrim yanlıştır, bilim budur.’ demiyorlar. Onlar akıl yürütme yöntemlerini kullanarak diyorlar ki, ‘Allah’ın var olması gerekir, ahiret olmalı.’ Risale-i Nur, fuzzy mantığı ve kiplik mantığını kullanarak bu sonuçlara varıyor.” ifadelerini kullandı.
İnsan hem bilinçli hem de bilinçli olduğunun farkında…
Metakognitif genler hakkında konuşan Tarhan; “İnsanı diğer canlılardan ayıran bir gen var, metakognitif genler. Bu genler insanda var ama diğer canlılarda yok. Bunlar anlam arayışıyla ilgili şeyler, her şeyi bilmek, ‘Neden buradayım? Nereye gidiyorum? Neden mutlak ve sınırsız bir özgürlük arıyorum?’ gibi soruların peşinden koşmamızı sağlıyor. İşte bu insanda var diğer canlılarda yok. Diğer canlılar bilinçli değil. Hatta bilinçsiz olduklarının bilincinde bile değiller ama insan hem bilinçli hem de bilinçli olduğunun farkında. Peki neden? DNA cansız bir şey. Cansız DNA’dan nasıl canlı bir bilinç ortaya çıkıyor? Nasıl oluyor da atomları bir araya getirip bir vücut yapıyorsun ve bilinç oluşuyor? Üstelik bu bilinç değişmiyor. Mesela vücudumuzdaki atomlar 20 günde cildimizde, 5-6 ayda ise tüm vücudumuzda değişiyor. Tamamen yeni oluyoruz maddesel olarak ama bilincimiz aynı kalıyor. Bilgisayardaki veriyi başka bir bilgisayara taşıyabiliyorsun ama insanın ‘ben bilinci’ başka bir yere taşınmıyor. Ölünceye kadar aynı kalıyor.” şeklinde konuştu.
“İnanmanın verdiği iç huzur işte burada devreye giriyor”
Anlam arayışı genlerinin Allah’ı bulmaya yönlendirdiğine dikkat çeken Tarhan; “İnsanoğlu bir gaflet içinde yaşıyor, enteresan bir şekilde ölümü düşünmüyor. Bu bir hastalık aslında, dünyacılık hastalığı, Vehn hastalığı. Ölümden korkma, ölümün farkındalığı insanda var ama bütün ağzının tadını da kaçırıyor. Bu yüzden, ölümden sonrasına hazırlık yapmayan bir insanın bu hayatı yaşaması çok zor. Ancak gaflet içinde yaşayabiliyor. Düşünsene, öleceksin ve ölümden sonra yerin altında solucanlar seni yiyecek. Ne kadar acı bir gerçek. Hepimizin sonu vücudumuzun solucanlara yem olması. Bu kaçınılmaz. Eğer ruha inanmıyorsan bu gerçeği ihmal edersin ama ruha inandığında, bedenin zaten bir emanet olduğunu anlarsın ve esas olan ruh olduğu için teslim olursun. İnanmanın verdiği iç huzur işte burada devreye giriyor. Bir gen daha var, bu konuda araştırmalar yapılmış ama henüz kanıtlanmamış. İnsanın mükemmeli, güzeli ve güçlüyü sevmesi, soyut şeylere değer vermesi bu genlerle ilgili olabilir. Mesela insan mükemmeli seviyor, kemal. Güzeli seviyor, cemal. Güçlüyü seviyor, celal. Hatta sonsuz olanı seviyor, beka. Bunlar Allah’ın Esma-ül Hüsna’sında var. Kemal, Cemal, Celal ve Beka. Allah, insana bu isimlerin genetik bir karşılığını vermiş. Bu genler aslında bizi Allah’ı bulmaya yönlendiriyor. Anlama arayışı genleri dediğimiz şeyler bunlar. Biz sadece yemek, içmek ve üremek için yaratılmadık. Bizde daha yüksek özellikler var, akıl ve bilinç. Bu genlerimizi harekete geçirmek bizim için çok önemli.” dedi.
“Müslümanlarda işletme körlüğü gibi bir körlük var”
Kur’an-ı Kerim’e doğru perspektiften bakılması gerektiğini söyleyen Tarhan; “Şimdi birine sorsanız, ‘Allah’ı bize tanıtan nedir?’ diye, genelde iki şey söylerler, Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şerifler, yani Resulullah’ın hayatı. Doğru, Allah’ı bize anlatan bu ikisi ama üçüncü bir şey daha var; kâinat kitabı. Kâinat kitabını okumuyoruz. Kur'an-ı Kerim böyle değil ama biz ona bu gözle bakmıyoruz. Müslümanlarda, tıpkı bir şirkette uzun süre çalışanlarda oluşan işletme körlüğü gibi bir körlük var. Yani Kur'an-ı Kerim’i olduğu gibi göremiyorlar, kâinat kitabı gözüyle bakamıyorlar. Halbuki kâinat kitabı gözüyle baktıklarında Allah’ı bulmaları çok daha kolay olur. Burada asıl mesele kâinatın nasıl yaratıldığı ve kâinat kitabına bu perspektifle bakmaktır. İşte Risale-i Nur’un geliştirdiği paradigma da tam olarak bu. Bu bakış açısını bilime taşıdığınızda özellikle pozitif bilimlerle uğraşanlar Bediüzzaman Hazretleri’ni çok daha iyi anlıyor.” ifadelerini kullandı.
“Bediüzzaman'a göre üç kritik değişken…”
Narsizmin küresel olarak artışına dikkat çeken Tarhan; “Bediüzzaman'a göre üç kritik değişken ve iki dehşetli hal vardır. Birincisi sekülerizm, yaşam biçimi olarak sekülerizm yani dünyacılık. İkincisi narsizm, bu aslında kişinin kibir duygusunun yükselmesi ile alakalı. Üçüncüsü de materyalizm. Sosyal ve manevi hayatı tehdit eden cehalet. Bunun karşılığı eskiden cehaletten geliyordu şimdi bilimden geliyor. Narsisizm küresel olarak artıyor. Bediüzzaman buna dünyacılık hastalığı, narsisizm hastalığı, bencillik hastalığı demiş. Bu da nedir? Medeniyet fantezilerine düşkünlük diyor. Sekülarizm, narsizm ve materyalizm. Bu üç hastalığa da çare bulmamız lazım. İki dehşetli hal ise birincisi hissiyat-ı insaniyenin akla ve fikre galebe etmesi, ikinci ise dinî hayata tehdit cehaletten değil ilimden geliyor olmasıdır.” şeklinde konuştu.
İnsanın dört temel anksiyetesi
Yalom'a göre varoluş korkularından bahseden Tarhan; “Yalom, dört tane varoluş korkusundan bahsediyor. Bunlar hepsi de insan zihin teorisiyle ilgili. Özgürlük arayışı, anlam arayışı, ölüm korkusu ve yalnızlık korkusu. Bu dördü insanı depresif yapıyor. İnsanın dört temel anksiyetesi bunlardır. İnsan bunlara cevap bulamazsa mutlu olamaz. Burada modernizm medeniyet krizi yaşıyor. Hazcılık, narsisizm, empati yoksunluğu, yalnızlık, gözü yükseklik, mutsuzluk, depresyon, intihar. Şu anda Batı’nın yaşadığı en büyük kriz bu krizdir.” dedi.
“Ümitsizlik yok, ümitsiz insanlar var…”
Tarhan, gençlerin gittikçe daha da kötüleştiğine dair gelen bir soruyu şöyle cevapladı; “Z kuşağı ben merkezli diye eleştiriliyor ama ben ümitliyim, onların sevimli, masum ve adaletli duruşlarına güveniyorum. Gençler adalet duygusunu çok önemsiyorlar. İyi de artacak kötü de artacak ama iyiliğin görünmeyen yardımcıları var, iyi niyetiniz ve gayretiniz varsa karşılıksız kalmayacaktır bunun adı da ihlastır. Karamsar olmayın, yok yapay zekâ, dijital iktidarlık oluyor, kötülük artıyor diye bakmayın. Bu tarz şeylerde sayılar önemli değil. Ümitsizlik yok ümitsiz insanlar var. Z kuşağının adaletli duruşuna güveniyorum, onlardan ümitliyim…” şeklinde konuştu.
Tarhan, dindarlık çeşitlerinden bahsetti…
Konuyu dindarlık tasavvurlarına getirip belirli değerlendirmelerde bulunan Tarhan, üç dindarlık çeşidine dikkat çekti. Tarhan; “Bunlardan ilki kapitalist dindarlık profilidir. Namazını kıldığı halde rahatça yalan söyleyebilir, sadaka verdiği halde zekât vermez, yemeği sağ eli yediği halde haram da yer, oruç tuttuğu halde sözünü tutmaz, camiye gittiği halde rüşvet ve kul hakkını önemsemez. İkincisi gardırop dindarlığı profili ise evde eşine eziyet ediyorsa veya kocasının her tarafta aleyhinde konuşuyorsa, başkalarına, eşine, çocuklarına merhametsiz davranıyorsa, dedikodu ve gıybetten rahatsız olmuyorsa, yalan, haram, kul hakkı olduğunda ‘dünyevi ayrı uhrevi ayrı’ diyorsa gardrop dindarlık profilidir. Kıyafeti ile şekilsel olarak dindardır. Üçüncüsü gafil dindarlık profilidir. İyi niyetlidir ama beyaz yalan söyler, Allah’tan çok dünyayı sevdiğinin farkında değildir, gizli putlarının para, mal, mülk, şöhret, evlat, meslek ve sebepler olduğunun farkında değildir, kalbinin kime bağlı olduğunu göremez ve hayatını ilahi hedefe uygun yaşamaz.” dedi.
“Altı manevi hastalık vardır”
Altı manevi hastalığın altını çizen Tarhan; “Altı manevi hastalık vardır. Bunlar ümitsizlik, çeşit çeşit narsizim, savaşcıl akıl, cemaatçilik, mesiyanik kültür ve yalanın normalleşmesidir. Bu hastalıkların çaresi Allah’ı sıfatları ile bilmek yani marifetullah eksikliğinin giderilmesi, gerçek imanın verdiği iç huzurun gençlere hissettirilmesi, sahte dindarlığa tavır almak, ihlas ahlâkının kazanımı, imanın verdiği iç huzuru yaşayabilmek ve Allah’a bağlanmanın güvenini yaşamaktır. Bediüzzaman, ‘İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder.’ demiştir.” ifadelerini kullandı.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Ümitsizlik yok, ümitsiz insanlar var”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Üsküdar Üniversitesi, Risale-i Nur Enstitüsü ve Şekercihan Derneği iş birliğinde düzenlenen “İnanç Psikolojisi” başlıklı seminere katıldı.
Üsküdar Üniversitesi, Risale-i Nur Enstitüsü ve Şekercihan Derneği’nin düzenlediği “İnanç Psikolojisi” semineri, Çarşı Yerleşke Emir Nebi Konferans Salonunda gerçekleşti.
“Sadece madde boyutuna değil, anlam boyutuna da bakmak…”
Materyalizm yerine maneviyat odaklı anlayışın önemine dikkat çeken Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Eskiden dünya merkezde duruyor, güneş onun etrafında dönüyor sanılıyordu. Daha sonra anlaşıldı ki dünya, güneşin etrafında dönüyor. Bu bilimdeki perspektif değişikliğiydi. Ancak burada bahsedilen değişiklik bundan daha önemli, materyalizm yerine maneviyat. Materyalizm merkezli bir evren anlayışı yerine, maneviyat eksenli, yani anlam eksenli bir bakış açısı. Maneviyat kelimesi, manadan türemiştir. Mana, anlam demektir maneviyat ise anlamcılık veya anlamsallık demektir. Bu da bir şeyin sadece madde boyutuna değil, anlam boyutuna da bakmak demektir. Şu anda materyalizm, manayı ismiyle ele alan bir bilim anlayışını temsil ediyor. Oysa anlam bilimleri, manayı harfiyle ele alır. Gelişmiş ülkelerdeki birçok bilimsel bakış bunun farkına vardı…” ifadelerini kullandı.
“Bu paradigmada bir dönüşüm yaşanıyor”
Maslow’un İhtiyaçlar Piramidinden örnek veren Tarhan; “Klasik yaklaşımda, insanın en yüksek ihtiyacı kendini gerçekleştirme olarak belirlenmiştir. Piramitte en altta, fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyacı, ait olma ve sevilme ihtiyaçları bulunur. Ardından zihinsel gelişim, estetik ihtiyaçlar ve kendini gerçekleştirme yer alır. Ancak Maslow hayatının son dönemlerinde 1970'lerde bu piramide yeni bir ihtiyaç eklemiş ve bunu ‘self-transcendence’ yani ‘kendini aşma’ olarak tanımlamıştır. Bu manevi ihtiyaçlar ve başkalarına yardım etme gereksinimini ifade ediyor ve Maslow, bunları insanın psikososyal ihtiyaçlar hiyerarşisinin en tepesine yerleştirmiş. Bu görüş 2017’de bir makalede yayımlandı. Ancak kapitalist sistem, kendini gerçekleştirmeyi küresel rekabet ve narsisizmi teşvik ederek bencilliği ön plana çıkarıyor. Nietzsche de başkalarına yardım etmenin sadaka kültürüyle ilişkilendirildiğini ve bunun işletme maliyetlerini artıracağını söylüyor. Nietzsche, alçakgönüllülüğün gelişmemişlik olduğunu iddia eder. Bu görüş, materyalizmin felsefi temel taşlarından biri olmuştur. Bu paradigmada bir dönüşüm yaşanıyor.” şeklinde konuştu.
Hakikate götüren yollar nelerdir?
Hakikate giden yollardan bahseden Tarhan; “İnanç türleri çok çeşitlidir. Herkesin bir inancı vardır ve hakikate giden yollardan biri de inançtır. Ancak inançlar arasında mitolojik olanlar da vardır. Bu inançlar gerçekte var olup olmamasına bakılmaksızın insanların kabul ettiği inançlardır. Bir diğer tür ise somut inançlardır; bu tür inançlar, beş duyumuzla ilişkilidir ve örneğin bir kişi ‘bilime inanıyorum’ dediğinde, bu somut bir inançtır. Çünkü bilim, ispatlama ve kanıtlama ile ilgilidir. Ahlaki inançlar ise ahlâken doğru olduğuna inanılan, fakat gerçekliği sorgulanmayan inançlardır. Bu tür inançlar, insanın ahlaki olma ihtiyacından doğar ve gerekçesi genellikle aranmaz. Geleneksel öğretilerde de yer alır. Bir de rasyonel inançlar vardır, bunlar soyut bir varlığın ve deneysel gerçekliğin var olduğuna inanmak için mantık, muhakeme ve akıl yürütme kurallarına dayanır. Tevhid inancı buna örnektir. Yani evrende bir yaratıcı varsa, akıl yürütme ile bulunabilecek en uygun inançtır. Diğer inançlar akla daha az uygundur. Örneğin doğa panteizmi akla uygun değildir. Özellikle kuantumdan sonra hiç mümkün değil. Peki, hakikate götüren yollar nelerdir? Bunlar arasında deney ve gözlem, akıl yürütme yöntemleri ve bilimsel metodoloji bulunur. Deney ve gözlem, bilimsel bir yaklaşımın temelidir ancak sadece bir yoludur. Diğer yöntemler arasında dedüksiyon, indüksiyon, analoji ve abdüksiyon gibi akıl yürütme yöntemleri de vardır. Mesela, teorik fizik bu yöntemlerle ortaya çıkmıştır.” dedi.
“Rasyonel inançla Allah’ın varlığını ve ahiretin olduğunu bulabiliyoruz”
Rasyonel inanca sahip olanların Allah’ı bulabildiğini söyleyen Tarhan; “Rasyonel sezgi kiplik mantığıyla ilgili bir olasılık mantığıdır, buna modalite mantığı diyorlar. Yani bir şeyin nasıl olduğu ile ilgili üç farklı evren var; vaki evren, mümkün evren ve muhtemel evren. Vaki evren şu anda yaşadığımız evren. Mümkün evren mesela burada deprem olma ihtimali var mı? Evet, mümkün ama muhtemel değil. Çünkü birkaç gün önce bir deprem olmuş olsaydı, şimdi burada duramazdık, dışarıda çadırda olurduk. Bu kiplik mantığına göre vaki evren, mümkün evren ve muhtemel evren diye üç farklı evren kategorisi var. Meteoroloji de bu kiplik mantığına dayanarak tahminlerde bulunur ve hesaplamalar yapar. Bu mantık matematiksel olarak hesaplanabilir. Rasyonel mantıkta ise Fuzzy mantığı var, bu da yapay zekanın kullandığı mantık. Fuzzy mantığı, kiplik mantığının hesaplanmış halidir yani buna bulanık mantık diyorlar. Yapay zekâ da bu mantıkla çalışıyor. Klasik Newton fiziği siyah-beyaz, evet ya da hayır derken, fuzzy mantığıyla çalışan kuantum fiziği ‘soğuk’ ve ‘sıcak’ demiyor az sıcak, az soğuk gibi dereceli şeyler var diyor ve bu hesaplamaları yapıyor. Aynı şekilde biz de rasyonel inançla Allah’ın varlığını ve ahiretin olduğunu bulabiliyoruz. Risale-i Nur eserlerine baktığınızda, evrim gibi konularda, ‘Evrim yanlıştır, bilim budur.’ demiyorlar. Onlar akıl yürütme yöntemlerini kullanarak diyorlar ki, ‘Allah’ın var olması gerekir, ahiret olmalı.’ Risale-i Nur, fuzzy mantığı ve kiplik mantığını kullanarak bu sonuçlara varıyor.” ifadelerini kullandı.
İnsan hem bilinçli hem de bilinçli olduğunun farkında…
Metakognitif genler hakkında konuşan Tarhan; “İnsanı diğer canlılardan ayıran bir gen var, metakognitif genler. Bu genler insanda var ama diğer canlılarda yok. Bunlar anlam arayışıyla ilgili şeyler, her şeyi bilmek, ‘Neden buradayım? Nereye gidiyorum? Neden mutlak ve sınırsız bir özgürlük arıyorum?’ gibi soruların peşinden koşmamızı sağlıyor. İşte bu insanda var diğer canlılarda yok. Diğer canlılar bilinçli değil. Hatta bilinçsiz olduklarının bilincinde bile değiller ama insan hem bilinçli hem de bilinçli olduğunun farkında. Peki neden? DNA cansız bir şey. Cansız DNA’dan nasıl canlı bir bilinç ortaya çıkıyor? Nasıl oluyor da atomları bir araya getirip bir vücut yapıyorsun ve bilinç oluşuyor? Üstelik bu bilinç değişmiyor. Mesela vücudumuzdaki atomlar 20 günde cildimizde, 5-6 ayda ise tüm vücudumuzda değişiyor. Tamamen yeni oluyoruz maddesel olarak ama bilincimiz aynı kalıyor. Bilgisayardaki veriyi başka bir bilgisayara taşıyabiliyorsun ama insanın ‘ben bilinci’ başka bir yere taşınmıyor. Ölünceye kadar aynı kalıyor.” şeklinde konuştu.
“İnanmanın verdiği iç huzur işte burada devreye giriyor”
Anlam arayışı genlerinin Allah’ı bulmaya yönlendirdiğine dikkat çeken Tarhan; “İnsanoğlu bir gaflet içinde yaşıyor, enteresan bir şekilde ölümü düşünmüyor. Bu bir hastalık aslında, dünyacılık hastalığı, Vehn hastalığı. Ölümden korkma, ölümün farkındalığı insanda var ama bütün ağzının tadını da kaçırıyor. Bu yüzden, ölümden sonrasına hazırlık yapmayan bir insanın bu hayatı yaşaması çok zor. Ancak gaflet içinde yaşayabiliyor. Düşünsene, öleceksin ve ölümden sonra yerin altında solucanlar seni yiyecek. Ne kadar acı bir gerçek. Hepimizin sonu vücudumuzun solucanlara yem olması. Bu kaçınılmaz. Eğer ruha inanmıyorsan bu gerçeği ihmal edersin ama ruha inandığında, bedenin zaten bir emanet olduğunu anlarsın ve esas olan ruh olduğu için teslim olursun. İnanmanın verdiği iç huzur işte burada devreye giriyor. Bir gen daha var, bu konuda araştırmalar yapılmış ama henüz kanıtlanmamış. İnsanın mükemmeli, güzeli ve güçlüyü sevmesi, soyut şeylere değer vermesi bu genlerle ilgili olabilir. Mesela insan mükemmeli seviyor, kemal. Güzeli seviyor, cemal. Güçlüyü seviyor, celal. Hatta sonsuz olanı seviyor, beka. Bunlar Allah’ın Esma-ül Hüsna’sında var. Kemal, Cemal, Celal ve Beka. Allah, insana bu isimlerin genetik bir karşılığını vermiş. Bu genler aslında bizi Allah’ı bulmaya yönlendiriyor. Anlama arayışı genleri dediğimiz şeyler bunlar. Biz sadece yemek, içmek ve üremek için yaratılmadık. Bizde daha yüksek özellikler var, akıl ve bilinç. Bu genlerimizi harekete geçirmek bizim için çok önemli.” dedi.
“Müslümanlarda işletme körlüğü gibi bir körlük var”
Kur’an-ı Kerim’e doğru perspektiften bakılması gerektiğini söyleyen Tarhan; “Şimdi birine sorsanız, ‘Allah’ı bize tanıtan nedir?’ diye, genelde iki şey söylerler, Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şerifler, yani Resulullah’ın hayatı. Doğru, Allah’ı bize anlatan bu ikisi ama üçüncü bir şey daha var; kâinat kitabı. Kâinat kitabını okumuyoruz. Kur'an-ı Kerim böyle değil ama biz ona bu gözle bakmıyoruz. Müslümanlarda, tıpkı bir şirkette uzun süre çalışanlarda oluşan işletme körlüğü gibi bir körlük var. Yani Kur'an-ı Kerim’i olduğu gibi göremiyorlar, kâinat kitabı gözüyle bakamıyorlar. Halbuki kâinat kitabı gözüyle baktıklarında Allah’ı bulmaları çok daha kolay olur. Burada asıl mesele kâinatın nasıl yaratıldığı ve kâinat kitabına bu perspektifle bakmaktır. İşte Risale-i Nur’un geliştirdiği paradigma da tam olarak bu. Bu bakış açısını bilime taşıdığınızda özellikle pozitif bilimlerle uğraşanlar Bediüzzaman Hazretleri’ni çok daha iyi anlıyor.” ifadelerini kullandı.
“Bediüzzaman'a göre üç kritik değişken…”
Narsizmin küresel olarak artışına dikkat çeken Tarhan; “Bediüzzaman'a göre üç kritik değişken ve iki dehşetli hal vardır. Birincisi sekülerizm, yaşam biçimi olarak sekülerizm yani dünyacılık. İkincisi narsizm, bu aslında kişinin kibir duygusunun yükselmesi ile alakalı. Üçüncüsü de materyalizm. Sosyal ve manevi hayatı tehdit eden cehalet. Bunun karşılığı eskiden cehaletten geliyordu şimdi bilimden geliyor. Narsisizm küresel olarak artıyor. Bediüzzaman buna dünyacılık hastalığı, narsisizm hastalığı, bencillik hastalığı demiş. Bu da nedir? Medeniyet fantezilerine düşkünlük diyor. Sekülarizm, narsizm ve materyalizm. Bu üç hastalığa da çare bulmamız lazım. İki dehşetli hal ise birincisi hissiyat-ı insaniyenin akla ve fikre galebe etmesi, ikinci ise dinî hayata tehdit cehaletten değil ilimden geliyor olmasıdır.” şeklinde konuştu.
İnsanın dört temel anksiyetesi
Yalom'a göre varoluş korkularından bahseden Tarhan; “Yalom, dört tane varoluş korkusundan bahsediyor. Bunlar hepsi de insan zihin teorisiyle ilgili. Özgürlük arayışı, anlam arayışı, ölüm korkusu ve yalnızlık korkusu. Bu dördü insanı depresif yapıyor. İnsanın dört temel anksiyetesi bunlardır. İnsan bunlara cevap bulamazsa mutlu olamaz. Burada modernizm medeniyet krizi yaşıyor. Hazcılık, narsisizm, empati yoksunluğu, yalnızlık, gözü yükseklik, mutsuzluk, depresyon, intihar. Şu anda Batı’nın yaşadığı en büyük kriz bu krizdir.” dedi.
“Ümitsizlik yok, ümitsiz insanlar var…”
Tarhan, gençlerin gittikçe daha da kötüleştiğine dair gelen bir soruyu şöyle cevapladı; “Z kuşağı ben merkezli diye eleştiriliyor ama ben ümitliyim, onların sevimli, masum ve adaletli duruşlarına güveniyorum. Gençler adalet duygusunu çok önemsiyorlar. İyi de artacak kötü de artacak ama iyiliğin görünmeyen yardımcıları var, iyi niyetiniz ve gayretiniz varsa karşılıksız kalmayacaktır bunun adı da ihlastır. Karamsar olmayın, yok yapay zekâ, dijital iktidarlık oluyor, kötülük artıyor diye bakmayın. Bu tarz şeylerde sayılar önemli değil. Ümitsizlik yok ümitsiz insanlar var. Z kuşağının adaletli duruşuna güveniyorum, onlardan ümitliyim…” şeklinde konuştu.
Tarhan, dindarlık çeşitlerinden bahsetti…
Konuyu dindarlık tasavvurlarına getirip belirli değerlendirmelerde bulunan Tarhan, üç dindarlık çeşidine dikkat çekti. Tarhan; “Bunlardan ilki kapitalist dindarlık profilidir. Namazını kıldığı halde rahatça yalan söyleyebilir, sadaka verdiği halde zekât vermez, yemeği sağ eli yediği halde haram da yer, oruç tuttuğu halde sözünü tutmaz, camiye gittiği halde rüşvet ve kul hakkını önemsemez. İkincisi gardırop dindarlığı profili ise evde eşine eziyet ediyorsa veya kocasının her tarafta aleyhinde konuşuyorsa, başkalarına, eşine, çocuklarına merhametsiz davranıyorsa, dedikodu ve gıybetten rahatsız olmuyorsa, yalan, haram, kul hakkı olduğunda ‘dünyevi ayrı uhrevi ayrı’ diyorsa gardrop dindarlık profilidir. Kıyafeti ile şekilsel olarak dindardır. Üçüncüsü gafil dindarlık profilidir. İyi niyetlidir ama beyaz yalan söyler, Allah’tan çok dünyayı sevdiğinin farkında değildir, gizli putlarının para, mal, mülk, şöhret, evlat, meslek ve sebepler olduğunun farkında değildir, kalbinin kime bağlı olduğunu göremez ve hayatını ilahi hedefe uygun yaşamaz.” dedi.
“Altı manevi hastalık vardır”
Altı manevi hastalığın altını çizen Tarhan; “Altı manevi hastalık vardır. Bunlar ümitsizlik, çeşit çeşit narsizim, savaşcıl akıl, cemaatçilik, mesiyanik kültür ve yalanın normalleşmesidir. Bu hastalıkların çaresi Allah’ı sıfatları ile bilmek yani marifetullah eksikliğinin giderilmesi, gerçek imanın verdiği iç huzurun gençlere hissettirilmesi, sahte dindarlığa tavır almak, ihlas ahlâkının kazanımı, imanın verdiği iç huzuru yaşayabilmek ve Allah’a bağlanmanın güvenini yaşamaktır. Bediüzzaman, ‘İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder.’ demiştir.” ifadelerini kullandı.
Haftanın popüler haberleri
1000 Yatırımlar Holding, Ufuk Yatırım'ın hissedarı oldu
1000 Yatırımlar Holding, Ufuk Yatırım'ın hissedarı olduğunu duyurdu.
Bolat: 9 ayda vergi gelirlerinin yüzde 23,7'si gümrüklerden tahsil edildi
Ticaret Bakanı Bolat, bu yılın 9 ayında Türkiye'nin vergi gelirlerinin yüzde 23,7'sinin gümrüklerden tahsil edildiğine dikkati çekti.
Mustafa Erdoğan, Aksigorta ve Agesa GMY olarak atandı
Aksigorta ve Agesa Hayat ve Emeklilik şirketlerinin Genel Müdür Yardımcılıklarına Mustafa Erdoğan atandı.
DCT Trading'den TRK Teknoloji ile AI ortaklık duyurusu
DCT Trading, TRK Teknoloji ile ortaklık kurulduğunu duyurdu.
Titra Teknoloji, Savunma Sanayii Başkanlığı ile sözleşme imzaladı
Titra Teknoloji, Savunma Sanayii Başkanlığı ile muhtelif adette İnsansız Helikopter tedarikine ilişkin Döner Kanatlı Kargo İHA Projesi sözleşmesi imzaladığını duyurdu.
Söktaş 17,5 milyon dolarlık kredi borcunu ödedi
Söktaş, ortağı olduğu Efeler Çiftliğindeki paylarının tamamını satarak bankalara olan 17,5 milyon dolarlık borcunu ödediğini duyurdu.
Frigo-Pak, enginara 3 milyon 100 bin euroluk kaynak ayırdı
Frigo-Pak küresel pazardan daha fazla pay almak için ürün gamına enginarı da dahil etti. Bu kapsamda; üretip, işleyerek pazarlamasını yapacak.
Türkiye Girişimci Buluşması ve GİV ödül töreni 17 Aralık'ta
Türkiye Girişimci Buluşması ve GİV Girişimcilik Ödülleri töreni, 17-18 Aralık'ta İstanbul Üniversitesi Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonunda gerçekleştirilecek.
MİT Başkanı İbrahim Kalın, Emevi Camiinde namaz kıldı
MİT Başkanı İbrahim Kalın, Şam Emevi Camiinde namaz kıldı.
Ekomaxi, 2024’te de büyümesini sürdürdü
Su depolama sektörü firmalarından Ekomaxi, belirsizliklerin hakim olduğu 2024 yılında cirosal bazda yüzde 20 büyüyerek, pazardaki güçlü konumunu pekiştirdi.
Türk Elektronik Sanayicileri Derneği ödülleri sahiplerini buldu
TESİD Zirvesi 11 Aralık’ta gerçekleşti. Zirve kapsamında ayrıca 22. TESİD Yenilikçilik ve Yaratıcılık Ödülleri de sahiplerini buldu.
Opaş Elektrik, İspanya Matelec-Veteco Fuarı’na katıldı
Opaş Elektrik, İspanya’nın Madrid şehrinde düzenlenen MATELEC-VETECO 2024 Fuarı’na katılarak uluslararası arenada geniş ürün yelpazesini sergiledi.
Otellerde yeni bir konaklama deneyimi: Teknoline IPTV
Teknoline, geliştirdiği son teknoloji IPTV Sistemi ile otel sektöründe devrim niteliğinde bir yenilik sunuyor.
Türkiye'nin İran ile ticaret hedefi 30 milyar dolar
Ticaret Bakanı Ömer Bolat: "İran ile ticareti 30 milyar dolar hedefine ulaştırmak için çaba göstermeye devam edeceğiz" dedi.
Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği, Japonya'da Türk çayını tanıttı
Türk çayı Japonya’da çay ustalarına tanıtıldı.
Bu Gençlikte İş Var Projesi için son başvuru tarihi: 26 Aralık
Tüsiad Bu Gençlikte İş Var! 2024 – 2025 dönemi başvuruları devam ediyor.
Tüsiad Yönetim Kurulu, AB Büyükelçilerini misafir etti
Tüsiad Yönetim Kurulu, AB Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Thomas Hans Ossowski ve AB Üye Ülkelerinin Büyükelçileri ile bir araya geldi.
Amazon, Hyundai araba satmaya başladı
Amazon, Hyundai ile yapılan anlaşma kapsamında araç satışı yapmaya başladığını duyurdu.
Yandex Ads Global ödülleri sahiplerini buldu
Yandex Ads Global Ödül Töreni’ne Türk ajanslar damgasını vurdu.
İSO Türkiye İhracat İklimi Endeksi Kasım’da 50,6 oldu
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye İmalat Sektörü İhracat İklimi Endeksi kasımda 50,6 oldu.
İş Bankasının Şube Müdürü Mehmet Türk, Genel Müdür Yardımcılığına atandı
İş Bankası Başkent Kurumsal Şubesi Müdürü Mehmet Türk, Yönetim Kurulu kararıyla Bankanın Genel Müdür Yardımcılığına atandı.
Prof. Dr. Özlem Cankurtaran vefat etti
Eski ÇABA Derneği başkanlığını da üstlenmiş olan Dr. Özlem Cankurtaran 54 yaşında hayatını kaybetti.
SKDM ve kota sistemi AB çelik endüstrisi için sorun yaratıyor
İtalyan Hurda, Hammadde ve Çelik Distribütörleri Birliği Başkanı Paolo Sangoi, SKDM ve koruyucu kota sisteminin AB çelik endüstrisini tehdit ettiğini belirtti.
İrem Bayraktar: Take Off İstanbul'a 25 ülkeden yabancı yatırımcı katıldı
Take Off Zirvesi Direktörü İrem Bayraktar, bugün kapılarını açan Take Off İstanbul'da 25 ülkeden yabancı yatırımcılar yer aldığını belirtti.
Son 20 yılda 270 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çektik
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Dağlıoğlu: Son 20 yılda yaklaşık 270 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çektik.
Eximbank ve İGE'den ihracatçılara yeni prefinansman imkanları
Prefinansman Sistemi ile firmaların finansman yükünü azaltmak ve kredi kabiliyetlerini artırmak amacıyla finansman ve teminat imkânı sağlanıyor.
Yapay zeka, bilişim ekonomisinde devrim niteliğinde değişiklikler yaratacak
HarmonyERP CEO’su Ahmet Enes Güneş, yapay zekanın iş gücü optimizasyonuna katkısının da oldukça büyük olduğunu ifade etti.
Kasım alışverişlerinin karnesi
Büyük indirim kampanyalarının düzenlendiği kasım ayı başta e-ticaret olmak üzere perakende sektörüne ciddi hareketlilik getirdi.
Enerjinin Geleceği ve Depolama Kongresi 25 Aralık'ta
Enerji Depolama Endüstrileri Derneği (EDEDER) 25 Aralık'ta Enerjinin Geleceği ve Depolama Kongresi düzenliyor.
Lezita, Paketlenmiş Et sektöründe beğenilen şirketler arasında
Piliç eti markalarından Lezita, “İş Dünyasının En Beğenilen Şirketleri” araştırmasında “Paketlenmiş Et” sektörünün üçüncüsü oldu.
Ergün Holding, MNG Faktoring’i satın aldı
Ergün Holding, 11 Aralık 2024 tarihi itibariyle yasal süreçlerin ve BDDK izninin tamamlanmasını takiben MNG Faktoring’i satın aldı.
Tüm Otomotiv Lastikçileri Derneği TOLDER, TOBFED'e katıldı
Tüm Otomotiv Lastikçileri Derneği (TOLDER), Türkiye Araç Satış Sonrası Hizmetler Federasyonu (TOBFED)çatısı altında faaliyet gösterecek.
Rekabet Kurulunun Hepsiburada soruşturması sonuçlandı
Rekabet Kurulunun Hepsiburada şirketi için açtığı soruşturma, şirketin verdiği taahhütlerle sona erdirildi.
Emre Erdemoğlu'na Gq Men Of The Year'da En İyi Tasarımcı ödülü
Emre Erdemoğlu, Gq Men Of The Year'da Yılın En İyi Tasarımcısı seçildi.
Türk inciri uluslararası standartlara göre üretiliyor
Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği üyesi Fatma Behit, “Dünyada talebin yüzde 60’ını biz karşılıyoruz.” dedi.
EİB: Hindistan keşfedilmeyi bekleyen dev pazar
Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri ihracatçıları Birliği tarafından Mumbai’de mobilya sektörüne yönelik Hindistan Sektörel Ticaret Heyeti gerçekleştirildi.
TCMB, 5 ödeme şirketinin faaliyet iznini genişletti
Octet, Sender, Sipay, Sundus, Trend şirketlerinin faaliyet izni kapsamının genişletilmesine dair karar Resmi Gazete'nin 11 Aralık 2024 tarihli sayısında yayımlandı.
Katar, İngiltere'deki iklim teknolojisine yatırım yapacak
Katar, İngiltere'deki iklim teknolojisine 1,3 milyar dolar yatırım yapacak.
Abartılı tahminler
Saxo Bank'tan 2025'e dair abartılı tahminler! "2025 tahminlerimiz tam da vaat edildiği gibi. Abartılı." dedi.
Tofaş 700 işçi işten çıkardı
TOFAŞ çalışanlarından Türk Metal Sendikası'na: Neredesiniz?