Otomotiv Distribütörleri Mobilite Derneği ODMD Yönetim Kurulu Üyesi Murat Berkel dijital ve otomotivin birlikteliğini değerlendirdi.
Bundan 3-4 yıl önce payları yüzde 1 bile olmayan elektrikli araçlar için 2024 yılında yüzde 15 gibi bir pazar payı öngörüyoruz. Bu da elektrikli otomobil satışlarında yükselişin süreceği anlamına geliyor. Özellikle yeni markaların büyüyen pazara girmesi ve yerli otomobilin de katkısıyla artık Türkiye’de elektrifikasyon daha çok konuşulmaya başlandı. Yeni modellerin tüm dünya ülkeleriyle aynı anda Türkiye’de de satışa sunulması için öncelikli olarak şarj istasyonu altyapısının güçlendirilmesi gerekiyordu. 2023 yılında sayısı artan şarj istasyonlarıyla beraber elektrikli otomobillere sağlanan vergi düzenlemesi sayesinde satış adetleri de paralel olarak artış gösterdi. Pil ve motor teknolojisindeki gelişmelerle beraber araçların sunduğu menzillerin de gelecek yıllarda artması bekleniyor. Satış ve servis noktalarının yaygınlaşması ve pil garanti sürelerinin de uzaması, elektrikli otomobillere karşı olan inancı ve geçiş sürecini hızlandırıyor. Türkiye otomotiv endüstrisi ve tüketiciler, elektrikli otomobillere karşı artık daha duyarlı ve daha bilgili. Bu da tıpkı Avrupa ülkeleri gibi yenilikçi teknolojilere ne kadar hazır olduğumuzu gösteriyor. Ancak şarj istasyon altyapısı kadar elektrik altyapısının da paralel olarak geliştirilmesi gerekiyor.
Otomotiv sektörü dijitalleşmeyle birlikte önemli bir değişim ve dönüşümden geçiyor. Sizce dijitalleşmenin hayatımıza ve sektörlere etkileri nelerdir?
Teknolojik gelişmelere en hızlı adapte olan sektörlerin başında otomotiv sektörü geliyor. Üretimden satışa, satış sonrasından müşteri memnuniyetine kadar birçok alanda teknolojiye en fazla yatırımı yapan firmalar elbette rekabette bir adım öne çıkacak. Artık tüketici eğilimleri ve davranışları bambaşka bir boyuta evrildi ve sektördeki rekabet de daha farklı ve daha ileri görüşlü hamleler yapmanızı zorunlu kılıyor. A’dan Z’ye tüm trendler değişirken özellikle elektrikli ve 5G destekli otonom araçlar gibi inovatif gelişmeler de sektördeki teknoloji yatırımlarını öne çıkarıyor. Üretim tesislerinde dijital teknolojilerin kullanılması da otomotiv sektörü için neredeyse bir zorunluluk. Hatta dijital dönüşüme adapte olamayan markaların önümüzdeki birkaç yıl içerisinde çok ciddi riskler ile karşı karşıya kalacağı aşikar. Dijital dönüşüm; otomotiv sektöründe üretim proseslerinden tedarik zincirine kadar birçok alanda işleyişleri hızlandırarak daha sürdürülebilir bir ortam yaratacak ve hatta iş verimliliği, kalite ve zamandan tasarruf imkanları da sunacak.
Önümüzdeki dönemde paylaşım ekonomisinin otomotiv sektörünü nasıl etkilemesini bekliyorsunuz?
Mobiliteyi, insanoğlunun hayatını kolaylaştıran tüm çözümler olarak tanımlayabiliriz. Bir yerden bir yere gidiş, bir durumdan başka bir duruma geçiş, mobilite kavramının kapsamında yer alıyor. Dolayısıyla, otomotiv sektörünün mobilite kavramına bakış açısı, zamanla gelişen teknoloji ile bambaşka bir boyuta evrildi. Gelişen teknoloji sayesinde kişiler hareket halindeyken bile iletişim kurabiliyor, bilgiye erişebiliyor, video izleyebiliyor, e-postalarını kontrol edebiliyor veya döküman alıp gönderebiliyor. Otomotiv endüstrisi de bu gelişen teknolojiye ayak uyduran ve hatta gelişmesine katkıda bulunup yönlendiren yegane sektörlerden biri. Aslında önümüzdeki 15 yıl içinde otomotiv endüstrisi hızlı bir şekilde mobilite eko sistemine dönüşecek. Mobilite eko sisteminde bütün ulaşım araçlarının ve hayatımıza değer katan akıllı cihazların birbiri ile bağlantı içinde olması ve interaktif şekilde çalışmasıdır. Otonom ve bağlantılı araçlar mobilite eko sisteminin önemli bir parçası olarak önümüzdeki dönemde hayatımızın içinde daha fazla yer alacak. Günümüzde A noktasından B noktasına gitmek için kullanılan ama önemli ölçüde zaman kaybı yaşatan otomobil, yakın gelecekte yapay zeka destekli ileri bir sürüş güvenliği sunarak, üçüncü bir yaşam alanı haline dönüşecek. Bu yeni yaşam alanıyla beraber onun yaratacağı ekosistem, 2035 yılına gelindiğinde otomotiv endüstrisinde ortaya çıkan kârdan alınan payların oranlarını da hızla değiştirecek. Sektördeki rekabetin temelinde, bu üçüncü yaşam alanının paylaşılması var. Bugün asıl işleri mobilite olmayan küresel dijital şirketleri bu pastadan pay almak için ciddi yatırımlar yapıyorlar. Önümüzdeki dönemde sadece otomotiv üreticileri değil, küresel çapta büyük dijital şirketlerin yatırımlarını da konuşacağız. Yakın gelecekte otomotiv ekosistemi, teknoloji devleri ve otomotiv üreticilerinin birleşimiyle çok farklı bir yere doğru evrilmiş olacak. Teknoloji alanındaki dönüşüm, sosyal alanı da ister istemez tetikleyip akıllı şehirlerle beraber şehircilik mevzuatında da ciddi değişikliklere neden olacak. Akıllı şehirleri, akıllı ve otonom araç park sistemlerini, akıllı ve bireysel ulaşımla bütünleşmiş toplu ulaşım sistemlerini, paylaşımlı ulaşım sistemlerini önümüzdeki yıllarda çok daha fazla duyar hale geleceğiz.
Bu gelişmeleri sadece haberlerde veya televizyonlarda görmekle kalmayıp, aynı zamanda kullanmaya da başlayacağız. Bütün bu gelişmelerin hızlıca hayata geçmesini sağlayan son mega trend ise ülkelerin çevre politikaları ve korumacı yaklaşımları. Peki, bunu önemseyen ülkeler hangileri ve nasıl yapıyor diye baktığımızda ise, en sistemli, en derinden ve en sessiz yapan ülke olarak Çin çıkıyor karşımıza. Paylaşım ekonomisi ise son 5 yılda oldukça yaygınlaştı ve hatta birçok endüstrinin ışık hızıyla dönüşmesine sebep oldu. Bununla birlikte paylaşım ekonomisi, kaynakların verimli kullanılması yoluyla değer yaratılması fikrine dayanmaktadır ve yapısındaki bölümlendirme ile varlık yoğunluğu sebebiyle, özellikle otomotiv sektörünü ve taşımacılık hizmetlerini yakından ilgilendirmektedir. Kullan bırak otomobiller gibi, kamyon ve otobüs gibi araçlar da gerek bireysel gerek şirketler tarafından ortak ticari amaçlarla kullanılabilir. Böylelikle, sahiplik için kullanılacak kaynakları başka alanlarda ve farklı yatırımlar için değerlendirmek söz konusu olacaktır. Özellikle araç paylaşım modelinin yakın zamanda dünya çapında daha da yaygınlaşacağını ve yeni nesil kullanıcıların bu alana yönleneceğini düşünüyoruz. Bizim IONIQ 5 kullanılarak geliştirilen bir Robotaxi projemiz var. Şu an gelişim aşamasında ve dünyanın birçok noktasında testleri gerçekleştiriliyor. Araç paylaşımında bu tip teknolojilerin insanoğluna önemli çözümler sunacağını düşünüyoruz.
Son olarak sektörün 2024 yılı beklentilerini ve öngörülerini okuyucularımızla paylaşır mısınız?
2023 yılı, satışlarda rekorların kırıldığı ve aynı zamanda oluşan taleplere de cevap vermenin zor olduğu bir yıldı. 2024 yılında ise daha farklı senaryoların yaşanacağını öngörüyoruz. Özellikle Mart ayındaki seçimlerin ve para piyasalarındaki olası değişikliklerin otomotiv sektörünü etkileyeceğini tahmin ediyoruz. Faizler ve krediye ulaşmaktaki zorluklar kadar siyasi ve ekonomik gelişmeler de otomotiv sektörünün dinamiklerini değiştirebilir. Bu öngörülerimizden yola çıkarak; 2024 yılında gerçekleşmesi muhtemel toplam satış adetini 875.000 olarak tahmin ediyoruz.
Ancak, her ne kadar toplam pazarda bir daralma eğilimi öngörsek de elektrikli otomobillerin satışlarındaki artışın devam edeceğini düşünüyoruz. Ayrıca, pazarda yer alacak yeni hibrit modellerle de çeşitlilik anlamında tüketicilere daha farklı seçenekler de sunulmuş olacak.
Biz de Hyundai olarak, 2024 yılında satışlarımızı artırarak pazardan daha yüksek bir pay almayı hedefliyoruz. Mevcut güçlü ürün gamımıza eklenecek yeni modeller ile birlikte satışlarda daha da iddialı bir konuma geleceğiz. Ayrıca, Kona Elektrik’in yanı sıra IONIQ 5 ve IONIQ 6 olmak üzere 3 farklı elektrikli modelimizle 2024’te daha etkin bir rol almayı ve büyüyen elektrikli araç pazarında payımızı çok daha yukarı çıkarmayı planlıyoruz.
Kaynak: ODMD