İstanbul Sanayi Odası toplantısında konuşan İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz gündem maddesine ilişkin yapmış olduğu konuşmada şunları söyledi:
“Merkez Bankası'nın almış olduğu kararlar, Türkiye'de genellikle geniş bir yelpazede toplumun her kesiminde menfi veya müsbet olarak tartışmalara yol açmaktadır. Sanayicilerimiz, ağırlıklı olarak kendilerini ilgilendiren Merkez Bankası politikalarının özellikle iki temel konuda daha hassasiyetle ele alınması gerektiğini ifade etmektedirler; ilki Enflasyonun etkisiyle oluşan yüksek faiz oranları ve krediye erişim, diğeri ise döviz kurlarında oluşan durağanlık. Merkez Bankası'nın politikası genel olarak uzun vadeli ekonomik iyileşmeye odaklanırken, orta ve kısa vadeli dengeyi sağlama konusunda politika faizini yüksek oranda tutması, eş zamanlı döviz kurlarını aşağı çekme eğiliminde bulunması suretiyle ekonomik büyümeyi azaltma çabası iş yaşamında dengesizliğe sebebiyet vererek çözülmesi imkansız sıkıntılara maruz kalma risklerini ortaya çıkarmaktadır.
Bu bağlamda, yüksek faiz oranları, işletmelerin yatırım yapma olanaklarını kısıtlamakta ve sanayicilerin faaliyetlerini sürdürmede önemli zorluk yaratmaktadır. Bu sebeple Sanayicilerimiz, faiz oranlarının bir an evvel düşük seviyelere çekilmesi gerektiğini, özellikle üretim yatırımları ile işletme sermayesi için uygun maliyetli finansmana erişimi kolaylaştıracak adımların atılmasını talep etmektedirler. Bununla birlikte Türk sanayisi, özellikle ihracat odaklı sektörlerde döviz kurlarındaki aşağı yönlü ivmelenme veya durağan kalmasından negatif olarak etkilenmektedir. Enflasyon ile döviz kurları arasındaki dengesiz kolerasyonda döviz kurunun yükselmemesine karşın enflasyonun yüksek seyretmesi sanayi üretiminde maliyetlerin artmasına, kâr marjlarının da daralmasına önemli ölçüde yol açmaktadır. Bu nedenle özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler ile ihracat ağırlıklı çalışan şirketlerin üzerindeki maliyet artışından kaynaklanan maliyet baskısı, her geçen gün giderek artıyor. Bu süreç negatif bir ayrışmaya sebebiyet vererek ihracat pazarlarının başka ülkelere kaymasına olanak tanırken, ülkemize ithal edilen ürünler ile de artık rekabet edilemez hale gelindiği, üretim yapan işletmelerin yakın bir gelecek içinde kapanma risklerinin arttığı, bu durumun sürülebilir olmaktan çıktığı ifade edilmektedir.”