Ödüllü şirketlerde kurumsallaşma problemi

Hakan Kavurmacı yazdı...

Haber Giriş Tarihi: 21.02.2025 15:32
Haber Güncellenme Tarihi: 21.02.2025 15:32

Basında sıkça görüyoruz. "En beğenilen şirket", "Çalışanına en çok değer veren şirket" gibi ödüller veriliyor.

Bir tarafta ödül veren bir şirket, bir tarafta ödül alan şirket.

Şirketlerin onore edici ödüllerle taltif edilmesi gurur kaynağı. Ancak, ödülleri verirken çarşı pazar geziyorlar mı, hiç olmadı sosyal medyalarda araştırma yapıyorlar mı? Bilemiyorum.

---

Zincir markette satılan sütün yüzde 80’inde su tespit edildi. Zincir market etiketleriyle ilgili kamuoyunda tepki olmasına rağmen şirketin hiçbir yetkilisinden açıklama dahi yapılmıyor.

Müşterileri ulusal bir kargo şirketinde sıkıntı yaşadıklarını haykırıyor. Şirketten hiçbir açıklama yok.

Telefon operatörlerine yönelik hep kuşku var. Ama onlardan güven tesis edici hiçbir hamle yok. Nasıl olsa müşteri mahkum. Faturaya itiraz edemiyorsun bile.

Gün içinde 850’li numaralar telefonunuzu çaldırıp kapatıyor. Önemli bir şey olduğunu sanıp geri aradığınızda kampanya önerileri başlıyor.

Banka şubesindeki memure müşteriyi “bozuk param yok, bozdur gel” diye gönderiyor.

Şahıs sıfır araç almış. Ekspertizde ağır hasarlı çıkıyor.

Benzinlikte pompanın yanında sigara içiliyor. Havaya uçmak an meselesi.

Çok ünlü bir markanın mağazasından ayakkabı almış, evde aynı markanın ürününü internetten yarı fiyatına buluyor, itiraz ediyor, ürünü geri veremiyor.

Kapılarında kuyruklar olan en ünlü restoranlarındaki ürünlerde tağşiş tahşiş çıkıyor.

Kartalkaya’daki otel yangınıyla ilgili suçu ne otel sahibi, ne belediye, ne bakanlık kabul ediyor. Ortada hiçbir mantıklı açıklama yok.

Geçtiğimiz yıl Yenidoğan Çetesi deşifre oldu.Bunu da yürekli bir savcı deşifre etti. Özel hastanelerin denetimleri devam ediyor mu belirsiz.

Kuyumcudan altın alıyorsun, teneke çıkıyor.

Dövizciden döviz alıyorsun, sahte çıkıyor.

Toplantıya yetişmek için berberde sakal traşı oluyorsun. Muhatabın kişi “çenenizde kesikler var” diye uyarıyor. Meğerse berber işini düzgün yapmamış.

Dükkanının önünü yaya yolunu kendisinin sanıp çıkıntı yapabildiği kadar yapıp yayaların geçişini engelleyenler bunu kar sanıyor.

Markalı motokuryeler trafikte her türlü tehlikeyi, terbiyesizliği yapıyor. Bağlı oldukları şirkete yapılan şikayetler duyarsızlıktan geliniyor.

Lokantalarda, kebapçılarda, tatlıcılarda, çaycılarda yiyecek içecekler çamur gibi. Çalışanların giysileri leş gibi.

Müteahhit bir daireyi 20 kişiye satıp kaybolmuş.

Çarşı pazardaki fiyatlar neredeyse en lüks restoranlarla yarışıyor.

Hiçbir yeme içme mekanının görünen yerinde görünür şekilde fiyat tarifesi yok.

Tesisatçı çağırıyorsun conta var mı soruyor.

Elektrikçi çağırıyorsun kontrol kalemi var mı soruyor.

Temizlikçi çağırıyorsun bez var mı soruyor.

Tamirciler tamir ederken çalışanı bozup gidiyor.

Araba tamircisi parça aldırıyor. “Sorumluluk almam” diyor.

Esnaf dükkana çekene kadar takla atıyor. Hesap ödemeye gelince “bunlarda indirim olmuyor” diyor.

2.el araç satıcısı yeminler ediyor. Halbuki araba feleğin çemberinden geçmiş.

---

Müşteri para harcıyor. Çoğu kez hayal kırıklığı yaşıyor.

Önce kişisel ahlakı yaşarsak, sonrasında toplumsal ahlak otomatik olarak yerleşir.

Velhasılı çok işimiz var.

---

Hakan Kavurmacı